23 Ağustos 2023 Çarşamba

Viraja Giriyorum

Çok önemli bir mail attım az önce. "İnşallah hayırlısıyla olur" dediğim bir hayalime giden yolda, önemli bir dönemeçteyim. Bu da o yolda alınması gereken önemli virajlardan biri. Umarım savrulmadan, şeritten çıkmadan alnımın akıyla yolculuğa devam ederim.


 

13 Ağustos 2023 Pazar

Sade Bir Hayat

Yine o son kuruşuna kadar - hatta belki de fazlasıyla - kazandığım maaşımı hak ettiğim bir haftayı geride bıraktıktan sonra bizimkilerin de Bursa'da olduğu bu haftasonunda Cumartesi günümün bir kısmını şu sakinlikte geçirdim.


Sessiz bir sahil, dik gelen güneş ışınları ve iki adım ötedeki deniz. İşte bazen tek istediğim bu sadelik diyorum. 

Kim bilir, belki emekli olduğumda böyle "sade bir hayat" yaşarım.

1 Ağustos 2023 Salı

PMI'da 10 Yıl Bitti, Ya Şimdi?

1 Ağustos 2013 Perşembe günü, bundan tam 10 yıl önce Philip Morris’te işe başladım. Fabrikanın kapısından adımımı attığımda adı Philsa Philip Morris Sabancı Sigara ve Tütüncülük A.Ş. idi ve benim de ünvanım Genel Muhasebe ve Vergi Analisti’ydi. Aslından fabrikanın karşı komşusu Opel Türkiye’de (General Motors Türkiye Ltd. Şti.) çalışırken “bir gün burada çalışacağım” diye hedeflediğim Philip Morris’e girmeden önce üçer yıl PwC ve GM maceralarımda da aklım hep Philip Morris’teydi. İşe başladığım pozisyonun ilanını gördüğümde bu ilan tam da beni tarif ediyor derken o beklediğim “bir gün”ün çok yaklaştığını hissetmiştim. 2013’ün Mayıs ayında başlayan mülakat süreci, eşimin hamile olduğunu öğrenmemiz, bebeğin bereketiyle geleceğini düşündüğümüz o yaz günleri derken GM’deki ihbar süremi doldurup iple çektiğim ilk iş günüme ulaşmıştım. Yeni arkadaşlar, üretimi olan bir iş yerinde çalışmak, meşhur Philip Morris yemekleri gibi pek çok merak ettiğim şeye cevap bulduğum o ilk günün üzerinden bugün tam 10 yıl geçmiş oldu.

Şampiyon olmuşçasına yumruklarımı sıkarak sevindiğim günlerim de oldu, dayanamayıp ağladığım da… En sevdiğim, güvendiğim kişileri de burada tanıdım, keşke yollarımız kesişmeseydi dediğim iş arkadaşlarım da oldu. Hayaller kurdum, bazılarına ulaştım, bazılarına ulaşmak için çabalamaya, emek sarfetmeye devam ediyorum. Nasip olur ya da olmaz, bilemiyorum ama buradaki hikayem bittiğinde çabalamadım dememek için ben elimden geleni yapıyorum, yapmaya devam edeceğim. On yıl önce ilk adımı attığımda, belki bugün için farklı şeyler hayal ederdim ama şükredip devam etmeyi biliyorum.

Geriye dönüp baktığımda, hayatımdaki en önemli kararlardan birini de yine Philip Morris’te iken kariyerim için verdiğimi görüyorum. Pandeminin hayatımıza girdiği 2020 yılında, Kıdemli Vergi Analisti olarak çalışırken neredeyse her sabah Resmi Gazete’de yeni bir vergi düzenlemesi çıkıyordu, bunun analizini yapıp şirketimizi nasıl etkileyeceğini yönelik bilgilendirme ya da sunum hazırladığım dönemde Duty Free şirketimizde bir fırsat çıkmıştı. Hem de ulaşmayı çok istediğim “Manager” ünvanlı bir pozisyondu. Bugünkü gibi uzaktan çalışmanın hayatımızda sıradan bir uygulama olmadığı o günlerde bu pozisyonun İstanbul’da olması beni zor bir karar almaya itmişti: ya kabul edip İstanbul’a taşınacaktım ya da reddedip İzmir’de kalarak bekleyecektim. “İyi ki” dediğim kararımı alırken eşimin de desteğini almış, onu çok sevdiği İzmir’den ayırmıştım ama şükür ki İstanbul bize hep iyi yüzünü gösterdi. Hayatımızdaki en önemli değişikliklerden birini Philip Morris ile yapmış olduk. İstanbul’da çok sevdiğim insanlar listesini geliştirmek de en büyük kazançlarımdan biri oldu.

Dediğim gibi, şimdilerde hayal etmeye ve o hayallere ulaşmak için çalışmaya ve kariyer yolculuğumu yönetmeye devam ediyorum. Bakalım bu yolculuk beni nereye götürecek? Nelere ulaşabileceğim? Yoksa hayal bile edemeyeceğim yerler kısmet olacak mı? Her şeyin hayırlısı… İlerlemeye devam…



31 Temmuz 2023 Pazartesi

Celebrating a Decade at Philip Morris International: Reflections and Gratitude

Exactly 10 years ago on Thursday, August 1, 2013, my journey with Philip Morris International (PMI) began. When I stepped through the factory's doors, it was called Philsa Philip Morris Sabancı Sigara ve Tütüncülük A.Ş. at that time, and my title was General Ledger and Tax Analyst. Even before joining PMI, while working at Opel Turkey (officially called General Motors Türkiye Ltd. Şti.), our factory's neighbor, I always had my mind set on working here, thinking, 'One day, I will work at Philip Morris.' Prior to that, I spent three years at PwC and GM, but my thoughts were always on Philip Morris. When I saw the job posting for the position I eventually started, I felt like the job description perfectly fit me, and that awaited 'one day' was drawing near. The interview process, which started in May 2013, my wife's pregnancy, the days of that summer when we thought about the blessing that the baby would bring, and the anticipation of my first day at work after eagerly waiting for the end of my notice period at GM, all led me to that moment. On that first day, I met new colleagues, experienced working in a production company, and got answers to many things I had wondered about, such as the famous Philip Morris meals. Time flies and today marks exactly 10 years since that day.

There were days when I celebrated with clenched fists as if I had won a championship and days when I couldn't resist but cry. I met people here whom I loved and trusted, as well as colleagues whose paths I wish had never crossed. I dreamed, achieved some of those dreams, and continue to strive and work hard to reach others. Whether they will be granted or not, I cannot know, but I am doing my best and will continue to do so to avoid saying 'I didn't try' when my story at this place comes to an end. When I took that first step ten years ago, perhaps I imagined different things for today, but I know how to be grateful and keep going.

Looking back, I see that I made one of the most important decisions in my life during my Philip Morris journey. In the year 2020, when the pandemic entered our lives, while working as a Senior Tax Analyst, almost every morning, new tax regulations were published in the Official Gazette, and during that time, an opportunity emerged at our Duty-Free affiliate for a position with the title 'Manager,' which I had desired to reach for so long. In those days when remote work was not a common practice as it is today, the fact that this position was in Istanbul made me face a tough decision: either accept and move to Istanbul or reject it and stay in Izmir, wait for another opportunity. When I made the decision that I now say 'Thank goodness' for, I had my wife's support, but I had to separate her from Izmir, a city she loved dearly. Thankfully, Istanbul has always been kind to us. We made one of the most significant changes in our lives with PMI. Building a list of beloved people in Istanbul has been one of the greatest gains.



As I celebrate 10 years at Philip Morris International, I'm filled with gratitude for the opportunities, connections, and growth it has brought into my life. This journey has been a testament to the power of dreams, resilience, and embracing change. I am eager to continue my career journey with enthusiasm, determination, and an open heart. Here's to the next chapter and the endless possibilities that lie ahead. Let's keep moving forward together.



23 Temmuz 2023 Pazar

Yoksa Ben İşkolik mi Oldum?

Yıllık iznimin son günündeyim ve birkaç gündür kafamdaki bu soruya takılmış durumdayım: Acaba ben işkolik mi oldum? Neden iş ile özel hayatımı ayıramıyorum ya da neden iş benim için iş saatleri sonrasında da kafamda kalıyor? Önceleri bunu sahiplenme olarak görüp belki biraz da gurur duyuyordum ancak şimdilerde acaba her şeyin fazlasının zararlı olması gibi bu da kontrolden çıkmaya mı başladı diye beni endişelendiriyor.

25 Aralık 2022 günü, yani 40. yaş günümü kutlayacağım günden bir gün önce erken rezervasyondan Temmuz ayının tam ortası için Kıbrıs’a ailemle gideceğim yaz tatilimi planlamış, hemen ardından yıllık izin talebimi de girmiştim. Günler haftaları, haftalar ayları takip etti ve neredeyse 7 ay önce ayarladığım tatilimin başladığı o Cuma akşamüstü geldi çattı. Üşenmeyip ChatGPT’den havalı bir “out-of-office” mesajı ile yıllık izinde olduğumu önümüzdeki 1 hafta boyunca bana mail atacak iç ve dış paydaşlarıma duyuracağım iletiyi de hazırladıktan sonra arkamda iş bırakmadığımdan emin olarak dükkanı kapattım. Yıllık izin kullanma konusunda oldukça cimri olan ben, son dönemde yaşadığımız acı kaybımızın da etkisiyle bu araya iyice ihtiyaç duymuştum. 17 Temmuz Pazartesi sabahı ilk uçak ile Kıbrıs’a uçacağımız için 3’te uyanıp yola düştük. Otele varıp kahvaltı masasına oturduğumuzda saat 9’du ve oğlum Okan maillerimi kontrol etmemem için bildirimleri kapamamı istedi. Onun gözünün önünde bildirimleri kapattıktan sonra kendime “tatildesin, işi düşünme” telkinlerinde bulunmaya başladım. Zaten havalimanında gelen kutuma düşen banka ekstrelerini de kontrol edip okunmamış mailleri sıfırlamıştım. Artık acil durumlar için manuel olarak maillerimi kontrol etsem olurdu. Hatta bunu bu şekilde yapacağım konusunda yöneticimle de tatile çıkmadan önce konuşmuştum.


Outlook’ta mail ve toplantı bildirimleri kapalı, MS Teams’te “çevrimdışı görün” statüsü seçilmiş bir şekilde havuz kenarında gölge bir şezlong bulup sosyal medya hesaplarımı kontrol etmeye başladım. Wi-fi her yerden güzel çekiyor diye düşünüp akıştaki içerikleri ciddi bir miktarda tükettikten bir süre sonra “hadi yüzmeden önce acil bişey var mı bi bakayım?” diyerek outlook’a bir girdim. Bilgi amaçlı gelen mailleri hızlıca silip, aksiyon alınması gerekenleri yeniden “unread” yapıp çıktım. Bir kısmı tatil sonrasını bekleyebilirdi, ama bir kısmını sabahları erken kalkıp halletsem iyi olurdu. Hem süreçler yürür hem de tatil sonrası için yüküm çok artmazdı. Bu düşüncelerle havuza atlayıp kulaçlamaya başladım.

Oteli keşfedip nerede yenir, nerede denize girilir, hangi havuz bar’a daha yakın gibi araştırmaları yaparken odamıza giriş saatimiz geldi ve odaya girip dışarıdaki güneşin dik ışınlarından kurtulup rahat yatağımıza uzanınca elim yine telefona uzandı. Yine biraz sosyal medya dozumu aldıktan sonra kaçırdığım bir şey olmasın diye bir kez daha maillerimi kontrol etme dürtüsüne yenik düştüm. Senaryo bir önceki ile aynıydı. Birkaç mail bilgi amaçlıydı, okudum ve sildim. Maalesef birkaç mail yine aksiyon gerektiriyordu. Bunları okunmamış olarak işaretledikten sonra aklımın bir köşesinde bilgisayarımı ilk açtığımda aksiyon alınacaklar ve tatil sonrası İstanbul’a döndüğümde halledilecekler olarak sınıflandırdım. Farkında olmadan Pazartesi günümden Microsoft To-Do ya da One Note gibi uygulamalarda tuttuğum notlarımı beynimde tutmaya ve hafiften yükleri almaya başlamıştım.

İkinci gün de benzer senaryoyu tekrarlayarak ilerledi. Kaçamak şeklinde gelen kutusu kontrolleri, sınıflandırmalar, alınabiliyorsa mobilden hızlı aksiyonlar adeta günümün rutiniydi. Ancak Salı akşamı yemeğe gitmeden önce biraz boş vaktim olduğunda odada bilgisayarımı açınca gördüğüm bir mail diğerlerinden daha hızlı aksiyon almamı gerektiren ve benim dışımda da birilerinin işlem yapması ile çözülebilecek türden bir işti. Bu arada, neden bilgisayar getirdin tatile sorusu da sorulabilir. Olur da acil e-imza yapmam gereken bir talimat olursa diye maalesef o cihazı hafta sonu dışında mesai günlerinde hep yanımda taşıyorum. İhtiyaç doğmasa da verdiği rahatlık bir başka. Neyse o Salı akşam yemeğinde p whatsapp üzerinden o onay süreci hakkında oldukça bilgili bir arkadaşımı da darladıktan (burada darlamak ifadesini kullandığımda Microsoft Word kırmızıyla altını çiziyor ancak doğru ifade bu çünkü arkadaşmda da yurtdışında tatildeydi bu vesileyle ondan da özür dilerim) sonra kafamda aksiyon planımı yaptım. Odaya geçtiğimde de gerekli mailleri attım ve dönüş aldığımda yapacaklarımı bir kez daha gözden geçirip yattım.


Yattım ama aciliyeti olan bu işin tatil sezonu olması sebebiyle yavaş ilerleyebilme ihtimali benim uykumu mahvetti. Sürekli kafamda onay sürecinde yaşayabileceğim zorluklar, alternatif çözümler, bunların denetimsel riskleri dolandı durdu. Kalitesiz, bölük pörçük bir uykunun sonunda henüz 7 olmamışken uyandım. Sosyal medya ve mail temizliği sonrasında akşam attığım mesaja 07:50’de cevap gelmesi bana “doğdu güneşim” dedirtti ve hemen bilgisayarımı açıp mailde yazan tutarlara göre dosyamı hazırlayıp onay sürecini başlattım. Ancak konunun acil olduğunu onay akışındaki kişilere de iletmem gerekiyordu ki ona göre önceliklendirsinler. Bu kez Teams’den ilgililere özel mesajlar atıp durumun aciliyetini aktardım ve kahvaltıya gittik. MS Teams’de her ne kadar çevirmdışı gözüksem de bildirimlerim açıktı, cevap geldiğinde hızlıca yazışmaya mobilden devam edebilirdim.

Öyle de oldu, Avrupa’daki paydaşlar mesaiye başladıkça mesajlarıma dönüş almaya başladım. Pek tabii ki iş yapış şeklimizin farklılığından kaynaklanan “Neden acil?”, “Neden önceliklendireyim?”, “Bu işi yapan arkadaşımız Pazartesi dönecek, beklese olmaz mı?” şeklindeki sorgulamaları aldım. Her birine “bakın ben de yıllık izindeyim ancak bu bu bu sebeplerden ötürü konu acil, iş birliğiniz için şimdiden çok teşekkür ederim” şeklinde geri dönüşleri tatlı dille yapmaya çalıştım. Pek tabii ki bu da benim bir süre daha telefonla haşır neşir olmama sebep oldu.

Çarşamba’yı da bu trafikle geride bıraktıktan sonra Perşembe günü sabah bilgisayarda mail temizleme ve cevaplama ardından deniz ve havuz kenarında sosyal medya dozumu aldıktan sonra yine mail takibi ve onay akışı için Teams yazışmaları ile adeta rutinleşmiş şekilde sürdü. Akşam olduğunda ise, hem tatilin dördüncü ve son akşamı olması hem de bavul hazırlıklarına da başlama istememiz sebebiyle erken odaya çekildik. Tabi dayanamadım ve hadi biraz bilgisayara bakayım dedim. Bu kez enerjim de iyiydi, aksiyon alınacak işlemlere de giriştim. Bitirdikçe keyfim yerine geliyordu. Bu kez rutin bir iş günü gibi akşam çalışırken bir onay esnasında teknik bir sorun dikkatimi çekti. Maalesef ki hızlı aksiyon alınması gereken ve benim dışımdaki IT ekibinin devreye girmesi gereken bir süreçti. Hem iç hem dış paydaşlarla çözülmesi gereken bir süreç olduğu için farklı kanallardan bir çok kişiyi bilgilendirecek şekilde ticket açılması ve mail trafiğinin başlatılması işine tam da gece yarısı olurken başladım. Son gece maalesef bu huzursuzlukla yatağa girip kafamda yine yeni çözüm senaryoları kurduğum bir gece oldu. Sabahında ise bu kez 07:50’de gelen bir mailde yoktu, aksiyon alacak kişileri beklemekten başka çarem yoktu. Son gün olması sebebiyle 12 öncesinde odayı boşaltmadan önce yine aksiyon almam gereken tüm işleri halledip artık başkalarının alacağı aksiyonları pasif bir şekilde beklemek üzere bilgisayarımı sırt çantama koydum.


Gün içerisinde kaçamak mail takipleri artık rutinimdi. Hatta Outlook’un eski gönderileri sorgulama özeliğinden faydalanıp rutin mailleri cevaplama konusunda oldukça hızlanmıştım da. Bu arada hafta ortasında mobil uygulamada yapabileceğim yazım hatalarına ilişkin mail imzama bir açıklama daha eklemiştim. Tabi bu konuda da ChatGPT’ye teşekkürlerimi sunarım. Bu arada gece yarısı attığım maile otelden çıkıncaya kadar cevap gelmedi. Havalimanına ulaştığımız akşam saatlerinde ise açtığım ticket’a (en önemli aciliyet rating’i ile açmış olmama rağmen) ilk yanıt gelmişti. Okunmadı olarak işaretledim ve Cumartesi yapılacaklar listeme yazdım, tabi ki beynimde.

Cumartesi sabahına İstanbul’da uyandım. Sıcak bir yaz günü olması sebebiyle herhangi bir planımız yoktu ve tatil öncesi boşalttığımız buzdolabı için marketten alışveriş yaptıktan sonra biraz kendime vakit ayırmak için bilgisayarı açtım. Youtube’dan sevdiğim kanalları dinlemeye başladıktan bir süre sonra kafamdaki o aksiyon alınacak işlere koyulmuşken buldum kendimi. Bilgisayarımın şarjı bitinceye kadar da bu böyle gitti. Evet o ticket’a gelen cevapla ilgili de işlemi yaptım. Sonra akşam saatlerinde blog’um için bir şeyler yazarım diye düşünüp bilgisayarımın başına geçtim. Hatta şarj sorunum olmasın diye odama da çekildim. Bu kez de “Pazartesi’ye kalmasın” diye düşünüp yine işe koyuldum ve enerjim bitince “biraz da aile vakti” deyip günü sonlandırdım.

Ve nasıl ki Aralık’tan Temmuz’a günler su gibi geçtiyse tatilin son günü Pazar günü de aynı hız ile geldi ve en azından bu satırları kaleme alacak kadar kendime vakit ayırabildim. Tatilin son saatlerinde tatil boyunca kendime sorduğum soruyu bir kez daha kendime sordum: Ben işkolik mi oldum?

Odamızdan ayrılmadan hemen önce…


Google adsense

Analytics