24 Ekim 2012 Çarşamba

Koç gibi yaşamak lazım

Erken kalkmama şaşıran, 5 dakika fazla uykuyu çoğu zaman tercih eden birçok arkadaşım var. Bugün Sabah gazetesinde okuduğum Rahmi Koç röportajından bir bölümü ilginize sunmak isterim. Belki 5 te kalkmıyor ama o da güne hazırlanma sürecini evde oldukça uzun tutuyor. Ayrıca öğle arası uygulması da yenilenme için gayet güzel. Tabii ki fırsat meselesi... Ben de yaz tatillerini 3 ay yazlıkta geçirdiğim dönemlerde öğlen uykusuna yatardım. Kalktığımda bir süre sersem gibi olsam da günün geri kalanı bir hayli canlı geçerdi. Fakat emekli oluncaya kadar artık böyle bir şansım yok gibi gözüküyor :)

Röportajın tamamının linki aşağıda, ben ilgimi çeken yerleri aşağıya kopyaladım. Özellikli kısımların altı çizilidir.

http://www.sabah.com.tr/Gunaydin/Magazin/2012/10/24/en-buyuk-luksum-evde-ayagimi-uzatip-oturmak



Yoğun bir işadamı olarak güne saat kaçta başlıyorsunuz?

07.00'de başlarım. Yarım saat sabah hazırlığım sürer, 08.00 gibi kahvaltıya otururum. Kahvaltıdan sonra evdeki yardımcımla yapılacak işleri planlarız. Daha sonra o günkü programa göre hazırlanıp 09.00'da otomobile biner, şirkete giderim. Akşam yazıhaneden çıkmadan önce 18.00-20.00 arası bir kilometre yüzerim. Gece 24.00'ten önce de uyumaya çalışırım. Sabaha karşı 02.30 ile 03.00 gibi kalkar bir saat idman yaparım ve tekrar yatarım.

ÖĞLENLERİ UYURUM

Gün arasında bir saat uyuduğunuz söyleniyor, doğru mu?

Benim buna alışmam yedi ay sürdü. Vehbi Koç bunu İsmet Paşa'dan, İsmet Paşa ise Churchill'den öğrenmiş. Vehbi Bey, Mösyö Burla'ya öğretmiş, ben de Mösyö Burla'dan öğrendim. Dolayısıyla iki elim kanda da olsa öğlenleri bir saat uyurum. Böylelikle günü ikiye böleriz ve tekrar kalktığınızda sanki güne yeni başlamış gibi kendinizi taze hissedersiniz. İnsan vücudu da makine gibidir; hor kullanılırsa ileride cezası çekilir. Unutmayalım ki en büyük kapitalimiz, sağlığımızdır.  

Her şeyi not alırmışsınız...

Doğru; her şeyi hafızada tutmak zor, kafayı lüzumsuz şeylerle meşgul etmemek lazım. Şimdi herkes telefon taşıyor ama ben telefon taşımadığım için numaraları deftere kaydederim. Ayrıca küçük notlar alırım, sabah bunları sekreterlerime veririm. Onlar da takip eder ve o işleri o gün hallederler.

Sosyal hayatınızda yapmayı en çok sevdiğiniz şey nedir?

Hazzetmediğim davetlerden ve yemeklerden bir an önce kurtulup eve gidip yatmak. Henry Ford'a "Hayatta en özlediğin nedir?" diye sormuşlar, o da "Kapıyı kendim açmamdır" demiş.
Son yıllarda davetler çoğaldı sanki; eskiden de bu kadar çok davet oluyor muydu?

Davetler her zaman olurdu ama bu kadar hayhuylu davetler olmadı hiç... Davet dediğiniz zaman aileniz, akraba-i taallukat, yakın dostlarınız, iş arkadaşlarınız ve yurt dışından gelen misafirler var. İstanbul'da mukim oturan yabancılar ve de kordiplomatikler var. Her gün birinden birinde bir davet, ziyafet, toplantı vs. oluyor. İşin enteresan tarafı, bana sorarak gün alıyorlar. Öyle olduğu zaman da gitmek mecburiyeti hasıl oluyor. Benim için en büyük lüks, evde ayağımı uzatıp Boğaz'a karşı bir yemek yemek. Mesela, seyahate çıkacağım günlerin bir önceki akşamı davet kabul etmiyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Google adsense

Analytics