8 Temmuz 2016 Cuma

Yine Seferihisar...

Tarihi yazarak giriş yapmak istedim ama hafızamdan şak diye tarihi anımsayamadım. Sonra bayramın arifesinden bugüne ilerleyip 8 Temmuz 2016 olduğunu çıkardım. Bünye 9 günlük bayram tatillerine şu anki kariyerim sebebiyle pek alışık olmadığı için biraz bocalasa da keyfini çıkarmaya çabuk alıştı. Günü ise net biliyorum, Cuma. Eminim çünkü Seferihisar'dayım ve bugün sabah kahvaltı sonrası, eski günlerde olduğu gibi, teyzemle Seferihisar pazarına gittim. Eskiden farklı olarak, bu kez yanımda eşim ve çocuğum da vardı...

Eskileri sıklıkla andığım, geçmişe adeta yolculuk yaptığım bir yer Seferihisar benim için. Yazıyı Cuma öğle yemeği sonrası yazlığın arka balkonunda ayaklarımı uzatmış biramı yudumlarken yazıyorum. Az ötede annem bezelye ayıklarken ben oğlumun annesiyle yukarıda uyuyor olmasından istifade edip biraz kendime vakit ayırıp yazıyorum. Daha geçen gün, başarılı insanların alışkanlıkları konusunda yapılmış bir listede "yazmak" eylemini görüp daha fazla yazmaya vakit ayırma konusunda kendimi güdümlemişken arka fondaki cırcır böceği bana tabi ki engel olmaz.

1994'ten beri geldiğim Seferihisar, hatta onun da özelinde Mavi Teos sitesi benim için yaz deyince olmazsa olmaz, su götürmez, tartışılmaz bir gerçek. Evleninceye kadar, yani 28 yaşıma kadar İzmir Hatay'da büyüdüm ama nedense bir Seferihisar - Mavi Teos gibi sahiplenemedim. Belki de buradayken kafamın okul, iş gibi stresleri geride bırakıp daha çok yaşamı hissetmesi bunun yegane sebebidir. Sanki o 3 aylık uzun yaz tatilleri sayılı haftasonu kaçamaklarına dönüşse de benim hayatımın önemli kesitleri hep burada geçmiş gibi geliyor. Burada yaşadıklarım, kazandıklarım ve kaybettiklerim bu satırları yazarken aklıma gelip de kısa kısa aralar vermeme sebep olsa da klavyeye dokunmaya, duygularımdan ve düşüncelerimden akanları aktarmaya devam etmek istiyorum.

Denize baktığımda önce bana doğru gelen bir sörf görüyorum. Rüzgarın etkisi ve belki sörf tahtasının üzerindekinin kollarının zayıflığı sörfün yalpalayarak gelmesine sebep olurken onun dikine doğru bir başka sörf dosdoğru yol alıyor. Bunu gördüğümde herkesin kendi yoluna gittiğini farkediyorum. Tıpkı dün Okan'ı iskelede düşmesin diye tutarken karşımda gördüğüm kadının t-shirt'ünde yazan "go your own way" gibi herkes kendi yoluna bir şekilde gidiyor. Belki bu yüzden 20 yıl önce yanımda olanların pek çoğu bugün burada yanımda değildir. Her ne kadar beynim neden böyle olduğunu sorgulama konusunda tutarlılığını bir türlü kaybetmese de benim bu kısır döngüden bir şekilde çıkmam kendim için belki de en hayırlısıdır. Bazı şeyleri bu satırlara o kadar kapalı yazabiliyorum ki sadece bilenler anlayabiliyor ama ne yapayım, daha net olmaya da içim el vermiyor.

Biraz daha light içeriklere geçecek olursak, bu sene yazlığa yapılan yatırımların geri dönüşünü konfor olarak almaya başladık. Mesela artık eskisinden daha geniş bir pergulemiz var ve bu  bizi güneşten daha çok koruduğu için öğlen yemeğini istediğimiz saatte yapabildiğimiz gibi öğleden sonra da dilediğimiz saatte arka balkonda oturabiliyoruz. Ayrıca artık bahçemizin da kapalı olması ile birlikte Okan dilediğinde çiçeklerin arasında kamyonu ile gezerken dışarı çıkarmı diye endişelenmiyoruz. Eskiden spor haberlerini izlemek için beklediğim TV önünde beklemiyorum çünkü artık televizyonumuzda uydu üzerinden izleyebileceğimiz spor kanalları her daim hizmet verdiği gibi telefonumuzdan da son dakika transfer dedikodularına ulaşabiliyoruz. Bunları hava atmak ya da standartlarımızdan bahsetmek için değil, özellikle eskiden bunlara sahip olmadığımız için eski "zor" günleri anmak için yazıyorum.

Son yıllarda Seferihisar'daki yaz tatillerimde geçmiş temalı yazılarımın çoğunlukta olduğunun farkındayım. Bir yanım "belki bu gününden çok geçmişini daha çok sevdiğindendir" diyor ama onun üzerinde pek durmak istemiyorum. Bekleyip görelim diyorum, bakalım zaman ve mekan seneye neler yazmayı kısmet edecek...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Google adsense

Analytics