30 Ekim 2017 Pazartesi

Ermiş, Sörfçü ve Patron

Herhalde en sevdiğim yabancı yazar kim diye sorsalar hiç düşünmeden Robin Sharma derim. Kişisel gelişim konusunda çok takdir ettiğim Sharma yazdıklarıyla da bana hep ilham vermiştir. Geçtiğimiz günlerde kendisinin "Ermiş, Sörfçü ve Patron" adlı kitabını görünce hemen edinip okumaya başladım. Karşıyaka-Torbalı arası gidip gelirken de hızlıca bitirdim. Bitti ama geriye de güzel alıntılar kaldı. Arasıra dönüp hatırlamakta faya olacağını düşündüğüm o alıntılar:


Hayatı bu kadar tatlı yapan, bir daha gelmeyecek olmasıdır.  Emily Dickinson

Sufi şair Mevlânâ'nın yıllar önce söylediği gibi: 'Siz kapıyı çalmaya devam edin, sonunda içerdeki sevinç, pencereyi açacak, dışarıda kim var diye bakmak isteyecektir.'

Hayatının yüce bir hayat olması için, inançların korkularından büyük olmalı.

Her olayı iyi ya da kötü diye analiz etmekten vazgeç, yalnızca o olayı yaşa. Ustalığa giden yol: kendini sonuçlardan ayırmak, araya mesafe koymak. Hayatının en iyi saatlerinin elinden kaçmasına izin verme. Mücadeleden çekil, dünyayı yöneten enerjinin içine dâhil ol. Şu güçlü okyanusu da, seni de yaratmış olan o güç. Onunla didişmek yerine birleş onunla - hayatta istediğin şeyi elde etmek için o kadar çabalamaktan vazgeç. Dünyanın ikilemlerinden biri de budur: Sen bir şeye doğru koştukça, o şey senden kaçmaya başlar. Hayatının nasıl olacağına ilişkin kaygılanmayı kestiğin zaman, bakarsın hayat daha iyi gitmeye başlamış."

Senin hayatın, benim hayatım, her hayat öyle güzel ki! Ama biz zaman ayırıp o güzelliği göremiyoruz. İşte o yüzden, yavaşlamak çok önemli. Ne diye habire yarışıyorsun? Nereye doğru koşuyorsun?"

Hayat dansının biraz daha bilincinde ol. Örneğin işine doğru yürürken, kendi iç diyaloguna yakalanmak yerine, dış dünyada olup bitenleri fark edecek biçimde zihnini eğit. Gökyüzünün rengini, bulutların biçimini fark et. Ağaçlardan düşen yaprakları gör, yüzünde güneşin sıcaklığını hisset. Tabanlarının Toprak Ana'yla buluşmasını duyumsa. Hatta kalbinin atışlarına bile dikkat etmeni öneririm. Biraz daha farkında olunca, zihninden çıkıp kalbine yönelmeye başlarsın. Günlerinde daha fazla yaşam hissedersin. Ve çok daha fazla eğlenir, keyifli yaşarsın. Kafandan çıkıp kalbine gitmenin daha da güçlü bir yolu... kafandan çıkıp bedenine gitmek olur.

Mark Twain'in lafına da bayılıyorum: 'Bağışlamak, menekşenin kendisini ezen topuğa bulaştırdığı kokudur.'

"Konfuçyüs bir zamanlar, 'Öç almaya kalkışmadan önce iki mezar kazmak iyi olur' demiş.

Kendini her durumun iyi yanına konsantre olmak üzere eğit - her şeyde bir hayır vardır; yeterince ararsan, bulursun — o zaman hayatinin gerçeği de daha çok o iyi şeylerden oluşmaya başlar.

Blaise Pascal bir zamanlar bir şey söylemiş: 'İnsanların tüm mutsuzluklarının bir tek gerçekten kaynaklandığını keşfettim: odalarında sessiz kalmamalarından."

Rudyard Kipling'in bir sözü geliyor aklıma: 'Başarısızlığımız için kırk milyon nedenimiz vardır, ama bir tek bahanemiz bile yoktur.'

Hayatının sorumluluğunu almayıp başkalarını suçlamakla, kendi gücünü o insanların eline vermiş olursun - herhalde bunu şimdiye kadar anlamışsındır. Geçmişte başına gelenleri ya da hayatının harika olmayan yönlerini suçlamakla o olayları güçlendiriyorsun. Çünkü hayatındaki bir durumu ya da bazı insanları, bazı şeyleri suçladığında, bunların senin kaderini biçimlendirdiğini, şimdiki durumunun nedeni olduklarını söylüyorsun demektir. Oysa durum hiç öyle değildir."  "Hayatımdaki her şeyin sebebi benim."

Bir insanın içinde, herhangi bir anda, ancak iki durumdan biri var olabilir: korku ya da sevgi.

Hayat yolunda öğrendiğim en gerekli derslerden biri, güzel bir hayatın bir dizi harika sohbetten başka bir şey olmadığı. İş başarısı, ekip arkadaşlarımızla, müşterilerimizle ve gelecekteki muhtemel müşterilerimizle düşünce dolu konuşmalar yapmaktan gelir. Bu konuşmaları yapmazsak işleri kaybederiz. Aile başarısı da eşlerimizle ve çocuklarımızla anlamlı konuşmalar yapmaktan gelir. O konuşmaları kaybeden ailesini de kaybeder. İçsel başarı da öyle - yani insan olarak başarı. O da birçok bakımdan, en yüksek ben- liginle ilgili aralıksız konuşmalar demektir. Onu kaybeden, kendini kaybeder."

Hayatta seçkin performans sergileyenler zamanlarım para kazanmaktan çok yaratmaya, değer oluşturmaya odaklar. Başkalarını zenginleştirmenin yollarım ararlar, kendileriyle iş yapma imtiyazına ulaşanların durumunu daha iyiye götürmek için yaşarlar. Kendilerini denklemden çıkarır, birçok bakımdan, başkaları için yaşarlar. İşin garip yanı, en başarılı ve varlıklı duruma yükselenler de onlar olur.

Bu dünyanın yoksullarına yardım etmek için yapabileceğin en iyi şey, kendinin de onlardan biri olmamasını garanti altına almaktır.

Mahatma Gandhi çok güzel ifade etmiş: 'Yapman gereken şey ne kadar önemsiz olursa olsun, yine de onu elinden geldiği kadar iyi yap, en önemli saydığın şeye vereceğin dikkati ve özeni ondan esirgeme. Çünkü sonunda bu küçük şeylere göre yargılanacaksın.'

Azize Teresa hoş bir şey söylemiş: 'Hiç kimsenin, senin yanından ayrılırken, kendini geldiği zamankinden daha iyi ve daha mutlu hissetmemesine izin verme.'

Eğer hayatındaki biri sana sert davranıyorsa, hak ettiğin saygıyı göstermiyorsa, seni temin ederim ki bir şekilde bunun olmasına sen izin vermişsindir.

Başkalarının kazanmasına yardım edersek bizim kaybedeceğimizden ne kadar çok korkarsak, elimize o kadar az şey geçer. Ne kadar cimrilik edersek, bize gelecek bolluğu o kadar uzağa itmiş oluruz.

Yalnızca olabileceğinin en iyisi olmaya odaklan. O zaman kendini yalnızca eskiden olduğun kişiyle karşılaştırabilirsin - eski benliğinle. Eskiden kim olduğunu incele, nereye varmak istediğine bak. Hayat denilen bu kişisel yolculuğunda sürekli ilerle.

Azalan Niyetler Kanunu'na göre, sen bir amacı gerçekleştirmeyi kararlaştırdıktan sonra üzerinden ne kadar zaman geçerse, senin o hayali gerçekleştirmek için ona hayat soluğunu üfleme ihtimalin o kadar azalır. Bir amacı gerçekleştirmeyi ilk aklımıza koyduğumuzda içimiz heyecanla doludur, geleceğin olanaklarıyla ilgili umutlanınız çok yüksektir. Ama günler geçerken hayat araya girer, engel oluşturmaya başlar, sınırlayıcı inançlarımız da ona yardım eder. İç eleştirmenimiz işe koyulur, bu amacın nasıl hiç gerçekleşemeyeceğini dair bir yığın mazeret sıralar. Aradan ne kadar uzun zaman geçerse, önümüze çıkan acil işler aklımızı o kadar dağıtır - çok geçmeden o hayal oluverir. Bir düşün, ömrün boyunca aklına gelen parlak fikirlerin yüzde beşine işlerlik kazandırmış olsan neler olurdu — hem yalnız kariyerinde değil, hayattaki başarın için de."

Bırak geçmiş sana hizmet etsin. Geçmişinin başarısızlıklarını kullan. Amaçlarına göre nasıl performans verdiğini sürekli olarak ölçersen, gerekli ve önemli rota düzeltmelerini yapabilirsin ve vakit kaybetmeden en iyi hayatına varabilirsin.

Harold Melchert şöyle anlatmış: 'Hayatını her gün sanki dağlara tırmanıyormuş gibi yaşa. Zirveye doğru bakmak sana amacını hatırlatır. Vardığın her tepede yepyeni ve güzel manzaralar vardır. Belli bir hızda yavaş yavaş tırman, her geçen ânın tadını çıkar; zirveye vardığında göreceğin manzara, bu yolculuğa layık olacaktır.'

Sana bütün o anlattıklarımı başkalarına da aktar, yeter. Dünyada bir ışık ol, belirsizlik ortamlarında bir bilgelik feneri ol, nereye gitsen, bir değişim ve sevgi misyoneri ol. Eğer başkalarının hayatını etkileyebilir, kendi hayatını yaşayış biçiminle lider olabilirsen, o zaman seninle geçirdiğim zamana değmiş demektir.

GÜZEL BİR HAYATIN KAPILARI 

1.    Her insanın esas işi içsel işleridir. Her gün kendini derinleştirmek için kayda değer bir şey yap. Gerçekten istediğin hayata daha fazla sahip olabilmek için, önce hakikatten kimsen. o olmalısın. 

2.    Hayatım olağanüstü bir gelişim okulu gibi gör. Başım gelen iyi ya da zorlayıcı her şey, insan olarak evriminin o aşamasında öğrenmeye en çok ihtiyaç duyduğun dersi sana öğretmek için gönderilmiştir. Bu gerçeği anla ve hep kendine şunu sor. "Benim kişi olarak büyümem açısından, bu kişi ya da olay hangi fırsatı temsil ediyor? " iç huzurun için bu büyük, bir kaynak olacaktır. 

3.    Kendine karşı dürüst ol— en iyi hayat özgün olandır. Kendine asla ihanet etme. Sosyal maskeni çıkar, dünyaya "gerçek sen"i gösterecek kişisel cesarete sahip ol Dünya bununla dahi zenginleşecektir.

4.    Unutma ki neyi yansıtırsak o bize geri gelir. Dış hayatlarımız iç hayatlarımızın ayna imgesinden başka bir şey değildir. Karanlık tarafına ışık tut. Yanlış varsayımların, sınırlayıcı inançların, seni küçük tutan korkuların farkına var, o zaman dış dünyan değişecektir. 

5.    Biz dünyayı olduğu gibi değil, kendi olduğumuz gibi görürüz. Bil ki her durumdu hakikat, senin kendi vitray pencerenden süzülerek gelir.

6.    Yüreğinde yaşa- onun bilgeliği asla yalan söylemez- Kalbinin fısıltılarını izle, o ses seni kaderine doğru götürür. 

7.    Hayatı merak et. Kontrolü teslim etmekle, olanakların içeri girmesine, hazinelerin akıp gelmesine alan yaratmış olursun. 

8.    Kendine iyi bak. Her gün, zihnini, vücudunu ve ruhunu besleyecek bir şey yap. Bunlar özsaygın ve özsevgin için şarttır. 

9.    insani ilişkiler kur. Kendim çevrendeki insanlarla bağlarını derinleştirmeye ada. Başkalarının hayallerini gerçekleştirmesine yardım etmeye odaklan ve kendi çıkarlarına değil, fedakârca hikmet etmeye daha duyarlı ol. Sen bu dünyayı zenginleştirmek için buradasın, bu hakikati unutursan kendine ihanet etmiş olursun. 

10.    Bir miras bırak. İnsan yüreğinin en derin özlemi kendinden yüce bir dava uğruna yaşamaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Google adsense

Analytics