5 Kasım 2017 Pazar

Kaan Sekban Beyaz Yakalılara Işığı Gösteriyor


Evlilik yıl dönümü hediyesi olarak eşimin bana aldığı “Tebrikler Kovuldunuz” kitabı ile öncesinde instagram’daki videolarını izlediğim Kaan Sekban’ın hikayesinin içine girmeye başladım. Okurken “vay be benzer yollardan geçmişiz” desem de şu an kendisi yolun ikiye ayrıldığı kısmı bulup oradan kendi yoluna devam etmiş biri olarak kitabının kapağındaki gibi kırmızı halıda yürüyor. Başta beyaz yakalıların hikayeleri ile takipçilerini güldüren eski-beyaz yakalı komedyen yaşadığı hayal kırıklıklarını anlatırken bir yandan da iş ve sanat dünyasında işlerin nasıl yürüdüğünü gözler önüne seriyor.

Nüfus cüzdanında benimle aynı doğum yılını taşıyan ve benim gibi uluslararası ilişkiler mezunu olan Kaan (evet burada bilinçli olarak Sekban demiyorum çünkü hikayesi ile sizli bizli diyaloğu aştığımızı düşünüyorum) lise yıllarında iş adamı olmayı kafasına takmış. Tek dersten yaz okuluna kaldığı üniversite son sınıfta çağrı merkezinde çalışmaya başlayıp sonra MT sınavını kazanarak bankaya girmiş ama oradan da şubeye atanmış. Başarısının gofretle ödüllendirildiği günleri de yaşamış, hasta yatağından kaldırılıp gece yarısı bankaya da çağrılmış. Anlayacağınız, yoğunluğu ve şiddeti değişse de pek çok beyaz yakalının tecrübelerini elde etmiş. Kitapta, Kaan’ın beyaz yakalı olduğu günleri okurken beni en çok etkileyen bölüm Kaan’ın terfi beklediği bir dönemde pozisyon açılmadığı için terfi edemediğinin açıklanmasından birkaç hafta sonra, Kaan dışındaki üç kişinin terfisinin açıklandığını bölümdü. Kitapta “dilini iyi kullanmak” ile ilgili bir tanımlama var, bununla ilgili daha fazla spoiler vermek istemiyorum ama “dilini iyi kullanamayan, sadece işini iyi yapıp da terfi beklentisi içinde olanlar da sizce bu hayal kırıklığına uğramıyor mu?” diye sizi düşünmeye sevk ediyorum. Çünkü ben en çok o bölümü okurken ve yine sonrasında “yumuşak huylu olduğu için” terfi talebi reddedildiğinde belki de kendimi buldum. Neyse, “kaybeden” psikolojisinden çıkıp kitaba geri dönecek olursak, Kaan hem çalıştığı hem de işten ayrıldığı dönemde hayalinin peşinden koşmak adına yurtdışında ve Türkiye’de workshoplar ve eğitimlere katılıp yeteneğini şekillendirmeye ve belgelendirmeye yöneliyor. Tabi ki bu yolunda kendine göre engebeleri oluyor.

Beyaz yakalıysanız kredi kartının borç bakiyesinde her zaman belli bir tutar düzenli ödemelerinize karşı olur ama bunu ödeyecek geliriniz olduğu için döngü devam eder. Beyaz yakalı dönem sonrasında Kaan arabasıyla beraber yatırım için aldığı evini de satıp ailesiyle daha ekonomik açıdan dikkatli bir yaşam sürdürüyor. Başarısızlıkla sonuçlanan menajer seçimleri ve birkaç dizi oyunculuğu denemesi sonrasında sosyal medyayı, basit bir teknoloji ile birleştirip kendi yaratıcılığını hobisiyle bir araya getirip umutlarının iyice azaldığı bir anda bir umut ışığı keşfediyor. İşte belki de Sergen’in doksanıncı dakikadaki şampiyonluğu getiren golündeki çoşku gibi (Kaan da Beşiktaş’lı olduğu ve kitapta da bir bölümde bu benzetmeyi yaptığı için memnuniyetle bu benzetmeyi yapıyorum) kitapta o bölümü “yürü be Kaan” diye keyifle okuyup şimdi sahnelerden ve sosyal medyadan kendisini takip etmeye devam ediyorum/z.

Kitapta kişisel whatapp konuşmalarını paylaşabilecek kadar samimi, anlattığı hikayelerle bizden biri olduğunu hissettiğim bu güzel insanın yeni yolculuğunu dışarıdan izlerken hep şansın ve başarının onunla beraber olmasını dileyeceğim. Çünkü o ve onun gibiler başarılı oldukça birileri de ilham alıp kendi yolunu bulacak.
PS. Kitabı okuduğum dönemde Kaan ile sosyal medya üzerinden iletişimde olabilmek, bağlantıda kalabilmek güzel bir deneyimdi.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Google adsense

Analytics