kahve etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kahve etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Kasım 2024 Çarşamba

Bir Kahve Molası

Bir kahve molası verdim bu sabah çalışmaya başlamadan. Dün “acaba hasta mı oluyorum” diye sorgulayacak kadar yorgun olmama rağmen yine gece yarısına kadar çalışınca sabah bonusu olarak bir Cadde yürüyüşü yaptım. Üstüne de kahve keyfi için yıllardır önünden geçip bir türlü oturamadığım bir kahveciden (böyle yazınca havalı gelmesin, bildiğiniz Starbucks) kahvemi aldım, kulağımda Nilay Örnek, Adnan Bali’ye nasıl olunur diye soruyor. Ben de yavaştan bugün ve bu hafta yapılacakları listeliyorum beynimin arka planında…

Hediye kahve için de teşekkürlerimi belirteyim:

Starbucks 1e1 Bankacılık kampanyasindan 8736 ile biten AXESS kartinizla 99 TL tutarindaki isleminizden 99 TL indirim kazandiniz. Indiriminizi 2 is gunu icerisinde donem ici hareketlerinizden ve ekstrenizden takip edebilirsiniz. Mersis:0015001526400497 B002




28 Nisan 2024 Pazar

Ne Güzel Bir Pazar, Değil mi?

Ne güzel bir Pazar, değil mi?” diye cevap değil de onay bekleyen bir soru ile laptopumu salondaki masada Okan’ın karşısına koyup çayımdan yudumlayarak beyaz bir sayfa açtım kendime. Sadece kendime döneceğim vakitlerde kullanmak için aldığım bu Macbook’u uzun zamandır açamamıştım. Ramazan’da sabahları mide ağrım ve uykulu halim, akşamları yemek sonrası çöken ağırlık derken, bir de ailedeki sağlık sorunları, iş yerindeki zorlu proje üstüne eklenince yine kendimle baş başa kalamadım ne zamandır. Yine de özeleştirimi yapmalıyım, 2048 oynamaya, Twitter’da gerekli gereksiz twitleri okumaya maalesef zaman buluyorum ama aynı zamanı kitap okumaya ve içerik üretmeye bulamıyorum. Derseniz ki, “sen zaten içerik üreticisi değilsin, bu neyin telaşesi!” işte o zaman bu blog’a başladığım 2007 yılındaki felsefem beni cezalandırır: kimse okumazsa ben okurum…

"Kimse okumazsa ben okurum"


Bu arada bireysel olarak çok içerik üretemediğim bir dönem olsa da iş yerinde iç portalları iyi kullandığım bir dönem geçirdim. Güzel bir amaç için iki global online toplantıya konuşmacı olarak katıldım. İş ortamındaki kişisel markam için güzel bir yatırım olduğunu düşünüyorum. Dahası gelmesi için bazı adımlar da attım, “engager” rolünü oynamayı seviyorum.


Hazırladığım içerikler şirket portallarında paylaşılınca ekstra mutlu oluyorum

Geçtiğimiz hafta PMI Duty Free’nin global konferansı İstanbul’da düzenlendi. 23 Nisan akşamı dünyanın farklı yerlerinden arkadaşlarımla buluşup 3 gün 3 gece boyunca arkadaşlarımlaydım. İçeriği yoğun iş olmayan, daha çok bizleri bir araya getirmek, takım olmamazı, sadeleşmemizi ve şirketimizin yeni kültürünü anlamamızı sağlayan bu etkinlik ekranlara daha az bakıp daha çok iletişim kurmamızı sağladığı gibi İstanbul’un güzel yüzünü de görme imkanı sundu. Kısacası iyi geldi. Bir de şunu söylemeliyim, eskiden bu tarz toplantılar beni gerer, sonunda bir an önce bitmesini istediğim hale gelirdi. Neyse ki sevdiğim, rahat paylaşımlarda bulunabildiğim insanlarla olunca o eski günler ve deneyimler de geride kaldı. Artık daha güzel hatıralar biriktirebiliyorum.

İş arkadaşlarımla güzel hatıralar biriktirmeye devam


Eskiden gezmeklere annemle gittiğim o çocukluk günlerimde muhabbet takıldığında konu bir şekilde havalara gelirdi. Ben de bir önceki paragraf sonrasında nasıl hava diye baktığımda bu Pazar’ı evde geçireceğimizi kestirmek çok zor değil. Nisan’ın sonu geldi ancak tam olarak baharı yaşadığımızı söylemek zor. Nisan sonu demişken, yılın üçte biri bitti. Şirket kurallarına göre 2 gün içerisinde tüm hedeflerimi sisteme girmiş olmam gerekiyor. Bakalım bu yıl kariyer açısından hedefime somut bir adım atabilecek miyim göreceğiz. Ey okuyucu, lütfen benim için hayırlısıyla başarılı olmamı dile…

Takvim ilerledikçe yaz da yaklaşıyor. Bu hafta konferans sebebiyle yabancılarla bir araya da gelmişken muhabbet olması için tatil planlarını da sordum. Mesela yöneticim 3 haftalık bir Yunanistan tatili planlamıştı. İçinde bulunduğumuz ülkenin ekonomik koşullarından mı yoksa üzerimizdeki ölü toprağından mı hiç tatil planı yapacak motivasyonum olmadı. Kolaya ve ekonomik olana kaçıp ailelerin evlerinde yazı geçiririz diye düşünüyorum. Bazen de “acaba hayatı ıskalıyor muyum?” sorusu aklıma takılmıyor değil. Belki de ileride çok arayacağım bu günlerde yap(a)madıklarımı… Her şeyde olduğu gibi denge çok önemli, ölçülü olmak, kararında yaşamak lazım…


"acaba hayatı ıskalıyor muyum?"
ara ara kendime sorduğum bir soru


Hedeflerden, akıp giden zamandan, iletişimden bahsettiğim bu haftaki paylaşımlarım bana iyi geldi. Şimdi biraz kitap, biraz kahve, sonrasında biraz kişisel gelişime vakit ayıracağım bir Pazar’a devam edeceğim. En kötü Pazar’ım böyle olsun…
 

25 Şubat 2024 Pazar

Beykoz Yeniköy Hattında Bir Pazar

Hatırlıyorum da, kariyerimin başındayken “haftasonları için çalışıyoruz” sözünü çok sık kullanıyordum. Sonra bu düşünce yapısının hafta içini mahvettiğini ve işi çekilmez hale getirdiğini keşfedip, aydınlandım. İşle ilgili çok sıkıntılı, dertli ve çaresiz günlerin ardından adeta pandemi ile gelen kurtuluş dönemim başladı. Başta üzülsem de korksam da İstanbul’a gelince işte o zor günlerin hepsi geride kaldı İstanbul’da. Çok şükür… Peki İstanbul’u tam olarak yaşayabiliyor muyum? Bu soruya cevabım çok net: HAYIR

Yine de ara sıra fırsat yaratıp arkadaşlarımdan duyduklarımızı, sosyal medyadan gördüklerimizi deneyimlediğimizde ve özellikle semtimizin dışında çıktığımızda “İstanbul’u yaşıyoruz”. Bu haftasonu da öyle bir fırsat yarattık ailece ve Pazar sabahı henüz sokaklar ve caddeler kalabalık olmadan önce Beykoz’a gittik. İstanbul’da bir yere arabayla gidiyorsam en korktuğum şeyler trafik ve park yeri. Erken yola çıktığımızda her ikisine karşı avantajlı oluyoruz. Şükür ki navigasyona Beykoz iskelesi yazıp 25 dakika sonra İspark’ın deniz kenarındaki park yerinde aracımıza yer bulduk. Beykoz’da olsak ta Çengelköy Börekçisi’nde börekle güne başladık. Boğaz, güneş, deniz anası, karabatak derken kahvaltımızı tamamladık ve hemen yanıbaşındaki iskeleden 10:30 seferi ile Yeniköy’e geçtik.


Semtimiz Suadiye’yi çok sevsem de karşının Bebek ile Tarabya hattını da ayrı severim. Çok bilmem, hatta gittiğimde kendimi yerli turist gibi hissederim ama yine de o yalılara bakıp boğaz havası almak hep hoşuma gider. Kimin hoşuna gitmez ki… 
Yeniköy’de iskeleden sola doğru yürüyüp Nero’da kahve molası verdik. Biraz kitap, biraz sosyal medya ve arka fonda güzel müzik ile manzara olunca tatilde olduğumu hissettim. Haftasonları için çalışmıyorum ama ne olursa olsun haftasonları hala hayatımda çok değerli. Uzaktan çalışma imkanı ile hafta içi de bu imkan yaratılabilir ama yoğun çalışıp hep bir şeyleri zamanında yetiştirme telaşesi içerisinde bu fırsatı kaçırıyorum. Belki de standardın dışında olması aldığım hazzı artırdı ve yine yapalım dedirtti.

Kahvemizden sonra bu kez iskelenin sağına, Tarabya yönüne doğru ilerledik. Balık tutanlar, köpeğini gezdirenler, bisiklete binenler… Herkes bir şekilde haftasonunu değerlendiriyordu. Güzel bir yürüyüş sonrası karnımız acıkınca bu kez balık ekmek yemek için tekrar Anadolu yakasına geçtik. Neyse ki Yeniköy’den Beykoz deniz yoluyla sadece 15 dakikaydı ve yolculuk havanın da müsade etmesiyle görsel olarak harikaydı. 

Çatal bıçak kullanmanın yasak olduğu balıkçımızda (#balıkelleyenir) salaş konseptinin tam olarak hakkı veriliyordu. Bir ay öncenin (gayet yepyeni) gazetesi masaya serildi ve siparişlerimiz geldi. Ah bi de Okan balık dürümün yağını üstüne dökmeseydi ama o da tuzla geçerdi.

Bu kadar gezmek bize yetti. Zaten Okan da bir an önce eve dönüp bilgisayar başında Roblox oynamak istediğini belli etmeye başlamıştı. Aracımızı park ettiğimiz İspark’ta ne bir görevli ne de araçta bir fiş vardı. Bu seferlik herhalde parkımız müesseseden ikramdı. Akşamüstü vakitlice eve dönüp yaklaşan Beşiktaş maçı öncesi bu satırları da kaydedebildiğime göre halimize şükredebileceğimiz bir haftasonunu geride bırakıyorduk. İleride bu satırları okuduğumda hoş anacağım bir Pazar’dı, nicelerine…

18 Şubat 2024 Pazar

Konular Arası Trekking


Evde kalınca Okan ve biz ekrana çok bakıyoruz diye çareyi dışarı çıkmakta bulduk. Eskiden dışarı çıktığımızda kahvaltıya ya da ağır bir akşam yemeğine giderken artan fiyatlar sebebiyle “bu kadar para verilir mi?” sorusunu yemek için değil de kahve için sormaya başladık. Harbiden ne olacak bu fiyatların hali ya, yüksek fiyatlara bir şekilde alışıyoruz derken yine fiyatlar artıyor. Okan’a şimdiki gibi değil de gerçekten arkadaşlarıyla dışarı çıktığında kullanması için harçlık vermeye başladığımda Allah gerçekten yardımcım olsun ya da bir an önce ülke 2010 yıllarının başındaki haline dönsün…
Bu aralar kafamı kurcalayan sorulardan biri de haftasonunu ve hafta içi mesai saatlerinin dışında kalan vaktimi nasıl kullanacağım yönünde. İki alternatifim var: ya kendime ayırıp kitap okuyacağım, blogum için içerik üreteceğim ve Netflix’e verdiğim üyelik bedelinin karşılığını alacağım ya da kariyerim için yatırımdır felsefesi ile fazla mesai yapıp elimdeki işlerin dışında bir şeyler daha yapıp tamamen hayatımı işime adayacağım. Bu soru öyle bir kafamı kurcalıyor ki, sabah mesaiden bir buçuk saat önce kalkıp hadi biraz kendime vakit ayırayım dediğimde bile “gece gelen şu maili cevaplayayım, olmazsa akşam kendime vakit ayırırım” oluyorum ve pek tabii ki akşam da “aman şu işi yarına bırakmayayım da sabah temiz başlayayım” diyeceğim bir başka şey karşıma çıkıyor. Bunun zaman yönetimi ile alakası olduğunu düşünmüyorum, konu bence tamamen önceliklendirme ile alakalı. İş demek, ekmek parası demek ve bu yüzden ciddiyet gerektiriyor, karşısına çıkanı benim nazarımda yeniyor. Ancak ne zaman biraz boş kalsam, örneğin Okan’ı kurstan almak için yola çıktığımda, o zaman kendime vakit ayırmam gerektiği, o vakitte nelere bakabileceğim aklıma geliyor. Tabi telefonumdaki Outlook uygulamasının bildirimlerini kapamamın da bu düşüncelere dalabilmemdeki olumlu etkisini gözardı edemem. Şu an bu satırları yazarken, Cuma akşamüstü gelen ve Cumartesi de yöneticimin maille hatırlattığı, benim de bir saat içinde hafta içerisinde çalışmayı finalize edeceğimi yine maille belirttiğim konu var aklımda. Bu gece mi kaldığım yerden devam etsem yoksa sabah erkenden mi girişsem?
Bu Pazar’ın üçüncü ve son konusu ise kırk yaşından sonra alınan kiloların verilmesindeki zorluk. Beni bilenler yirmili yaşların sonunda ve otuzların başında ne kadar kilolu olduğumu, Okan’ın doğmasından sonra başladığım düzenli egzersiz ile bu kiloları nasıl verdiğimi iyi bilir. Son dönemde biraz boğazımı abarttığımda (bir sömestre tatili yeter) aldığım fazla kiloların bel çevreme ne kadar hızlı etki ettiğini canım sıkılarak gözlemliyorum. Sabah öğlen yulafımı yiyip yürüyüşümü de yapsam iki ileri bir geri şeklinde ilerliyor artık mekanizma. Yaklaşan Ramazan ve bahar ile durumu düzelteceğime inancım tam ama çaba göstermek gerek.
Özetleyecek olursak, çalışmamız gereken çok konu var. Hem hayat pahallılığı hem iş-özel yaşam dengesi hem de bel çevresi için durmadan çalışmaya devam. Zaten başka türlüsü pek benim tarzım da değil. O halde çalışmalarımızın karşılığını alacağımız günlere…


11 Ekim 2016 Salı

Starbucks'ta İnsani İlişkiler Yaşıyor

Blogumda yeri geldiğinde rahatsız olduğum, şikayet ettiğim firmalara yer verdiğim gibi teşekkür edip memnuniyetimi paylaşmak istediğim firmalara da yer veriyorum. Bu kez şanslı firmamız Starbucks Mavi Bahçe şubesi...

Pazar günü öğle vakti uzun bir kuyruk sonrası kasada işlemi yaparken, kredi kartı onayını beklediğimiz o kısa sürede kasiyer arkadaşın yüzüme bakarak samimiyetle hal hatır sorması ve kısa sohbeti insani ilişkiler adına çok hoştu. Benim hem diğer Starbucks mağazalarında hem de başka kahvecilerde pek karşılaşmadığım bir durum olduğu için kahvelere şeker alırken bölge müdürünün kartvizitini de alıp bu olumlu durumu bir mail ile kendisiyle de paylaşmak istedim.

---------------------

To: Umut Erdanay <umut.erdanay@alshaya.com>
Subject: 9 Ekim 2016 - Mavibahçe Starbucks

Merhaba Umut Bey,

9 Ekim 2016 Pazar günü saat 12:15’te Mavi Bahçe Starbucks’ta ailemle kahve alırken kasa görevlisi arkadaşın (sanırım Emrullah Bey) tüm yoğunluğa rağmen içtenlikle hal hatır sorması son derece hoşuma gitti. Bostanlı mağazanızda göremediğim sıcaklığı ve yakın ilgiyi Mavi Bahçe’de görmüş olmak müşteri deneyimi adına memnuniyet vericiydi. Bu konuda olumlu geri bildirimimi iletmek isterim.

İyi çalışmalar dilerim.

Saygılarımla, Best Regards

Volkan YORULMAZ

-------------------------

Bu mailin ardından aşağıdaki geri dönüşü almak da güzeldi:

-------------------------

Volkan bey merhaba

Yaşadığınız bu güzel deneyimi bizimle paylaştığınız için teşekkür ederim

Amacımız tüm mağazalarımızda misafirlerimizin gündelik yaşantılarını zenginleştiren deneyimler sunabilmek , Mavi Bahçe mağazamızda bunu başarabildiğimizi görmek çok sevindirici

Partnerlerimiz ile ilgili güzel düşüncelerinizi hem mağaza hemde operasyon yönetimi ile paylaşacağımı bilmenizi isterim

Sizi mağazalarımızda ağırlamaktan her zaman memnuniyet duyarız

Saygılarımla

Umut Erdanay

Bölge Müdürü | Starbucks Coffee

Shaya

-----------------------------

Müşteri memnuniyeti adına olumlu olan bu tecrübeyi paylaşırken, bu gibi örnek olayların giderek artmasını da temenni ederim. Böylelikle iki taraf da kazanan olur ve kurulan ilişki uzun ömürlü devam eder.

Google adsense

Analytics